Matematik okuyup yazmak kolay bir iş şey değil. Liseyi bitirdiğimde ispat nedir bir türlü kavrayamıyordum. Antalya Anadolu Lisesi’ni bitirmiştim — bu okul, o zamanın ÖYS Sınavı’na göre, Türkiye ilk onu içerisindeydi, Bilgi Hanım adında üzerimde çok emeği olan bir matematik öğretmenim olmuştu — ama ispat nedir nasıl yapılır, niye okuduğum şekilde yazılıyor bir türlü anlayamıyordum. Liseyi bitirdiğim yaz, Daniel Solow’un
How to Read and Do Proofs: An Introduction to Mathematical Thought Processes
adlı kitabını okumuştum. Limitlerle ilgili, $\epsilon, \delta$’lı ispatları bir türlü anlayamıyordum.
Çalışmaya devam ettim, sonunda bunları biraz biraz anlar hale geldim.
Sonra yaz bitti, ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’ne başladım. Calculus dersimizin adı, MATH 156 Accelerated Calculus’tu — bilgisayar, elektronik ve endüstri mühendisliğine verilen, daha hızlı ve yoğun bir kalkülüs dersiydi. Öğretmenimiz ise, benim şansıma Yıldıray Ozan’dı. O dönem daha yeni ABD’den dönmüştü, bize ödevler verip, toplayıp bu ödevleri okuyordu, ben nihayet ispat yapmayı, $\epsilon$ ve $\delta$’ları Yıldıray’ın dersinde çözdüm.
Yine o zamanlar, Antonella Cupillari’nin
The Nuts and Bolts of Proofs, Third Edition: An Introduction to Mathematical Proofs
daha eski bir baskısını okumuştum.
Yakın zamanda Macaulay II yazılımının da yazarlarından olan Daniel Grayson’un MATH 248 Fundamental Mathematics (Advanced Composition) adlı dersinin web sayfası ile karşılaştım. Bu ders, “matematik nasıl okunur, nasıl yazılır?” işliyor.
Matematik yazarken ya da herhangi başka bir şey yazarken, herhalde akılda tutulması gereken, o anki kendimiz için değil, başkaları ya da gelecekteki kendimiz için yazdığımız… Sınav kağıtlarından tutun, ansiklopedi gibi külli eserlere kadar bu böyle. Derdimizi anlatmak istiyorsak, derdimizi anlatmaktan anlatıcı olarak biz sorumluyuz.
NOT: Kevin Houston’ın Matematikçi Gibi Düşünmek‘i başka pek çok konu gibi bu konuları da içeriyor.
Tags: iletişim, lisans eğitimi, matematik